Alışkanlıkların Gücü

Hiç diyet yaptınız mı? O zaman her diyetten sonra tekrar kiloları fazlasıyla geriye aldığınıza diyet sayınız adedince şahit olmuşsunuzdur. Yeme alışkanlıkları değiştirilmeden hiçbir diyetin başarılı olduğunu görmedim. Bu konuda epeyce bir tecrübeliyim diyebilirim. Tipik bir iş gününün yüzde %90 ından fazlasını masa başında geçiren birisi olarak, kilolarımı dengede tutmak için yapmadığım diyet ve spor türü kalmadı. Ama bu konuda Karatay diyeti ile tanışana kadar kesinlikle başarılı olamadım. Verdiğim kiloları her zaman faylasıyla geriye aldım. Kilo vermek değil, kiloyu tutabilmek marifetmiş, bunu yaptığım bunca diyetten sonra çok iyi anladım.

Bir diyetin kısa bir analizini yapıp, neden başarılı olmadığını inceleyelim isterseniz. Her diyetin başında niyet vardır: kilo verme niyeti. Bu niyet olmadan diyetin başarılı olma ihtimali %0 dır. Hadi niyet sahibiyiz diyelim. İkinci adım hangi diyetin yapılacağının tespitidir. Hadi Diyet A yı yapmaya karar verdiğimizi düsünelim. Diyet A müthiş bir diyet ve bir ay içinde 10 kilo verdirebiliyor. Vay canına deyip, bu diyet ile sağlığımızı ne kadar büyük bir rizikoya soktuğumuzu göz ardı ederek diyete başlıyoruz. 10 kilo muazzam bir rakam. Ne yapıp, edip bu kilolardan kurtulmamız gerekiyor. Bu yüzden vücudumuzu darp edecek bu diyete başlıyoruz….

Bir ay sonra gerçekten 10 kilo verdiğimizi düşünelim. Bu utopik rakamı seçtim, çünkü insanların diyetlerden olan uçuk beklentilerini ifade etmek istiyorum. On senede 10 kilo alıp, bu kiloları bir ayda vermeyi istemek biraz absürd bir düşünme tarzı degil mi? Diyet yapanların %99.9999 kısmı diyet sona erdikten sonra eski yeme alışkanlıklarına geri dönerler. Bu onların altı ay içinde 20 kilo geri almaları anlamına gelir. Eğer sağlıklı yeme alışkanlarına sahip olsalardı, zaten diyet yapmalarına gerek kalmazdı.

Kiloların geri alınmasının tek sebebi, diyet yapanın sahip olduğu yeme alışkanlıklarıdır. Yapılan diyet bireyin yeme alışkanlıklarını değiştirmez. Sadece kilo kaybına sebep olur. İnsanlar kolay kolay sahip oldukları alışkanlıkları terk edemezler, çünkü onlar beyinde yerleşmiş aksiyon şablonlarıdır ve beyin tanıdığı şablonların dışına çıkmayı sevmez. Bu sebepten dolayı hiçbir diyet başarılı olamaz, ta ki diyet sonrası yeme alışkanlarıkları gözden geçirilip, adapte edilene kadar.

İnsan yaradılışı gereği her zaman kendi alışkanlıklarına sadıktır. Yeni alışkanları farkına varmadan edinir, mevcut alışkanlıklarının üzerine titrer. İnsanı comfort zone da tutan ve ilerlemesini engelleyen mevcut alışkanlıklarıdır. Beyinde çalışan ve alışkanlık olarak ifade ettiğim bu subrutinler değişikliğe karşı çok dayanıklıdır. Modifikasyona izin vermezler. Tek amaçları bir döngü içinde görevlerini yerine getirmektir. Bunun böyle kalması için beyin onları devamlı korur ve onlara runtime hizmetleri sunar. Onlara ne kadar çok etki etmeye çalışsak bile bunda çogu zaman başarılı olamayız. Bu yüzden silinmeleri gerekir. Bu onları değiştirmeye çalışmaktan daha zor bir iştir. Ama bunu yapmadığımız taktirde alışkanlıklarımızın rehini olmaya devam ederiz.

Alışkanlıklar organizma için otomatik pilot vazifesi görürler. Beyin onların yardımı ile zor olan “düşün-karar ver-uygula” döngüsüne girmeden aksiyon alabilir. Bu günlük hayata adapte olmamızı kolaylaştırır. Bu şekilde hiç farkında bile olmadan debriyaja basıp, vites değiştirerek, şehrin bir ucundan diğer ucuna araba ile gidebiliriz. Her vites değiştirmek istediğimizde bu işlemi nasıl yapacağımızı uzun, uzun düşünmek zorunda kalsaydık, araba sürmenin ne kadar zahmetli bir iş olacağını düşünebilirsiniz. Bu açıdan bakıldığında alışkanlıkların olumlu tarafları da yok değil, çünkü günlük hayatımızı kolaylaştırabiliyorlar.

Yazılımcılar da gün içinde, sahip oldukları birçok alışkanlığa maruz kalırlar. Örneğin uzun metotlar yazmak, metot, değişken, sınıf isimlerini özenle seçmemek, birim testi yazmamak, mevcut kod birimlerini tekrar kullanılabilir hale getirmeden copy/paste yapmak gibi. Bu şekilde çalışanlar, devamlı bu şekilde çalışmaya devam ederler, çünkü bu şekilde çalışmaya alışmışlardır. Bu şablonun neden dışına çıkmaları gerektigini sorgulamazlar. Bunu sorgulayanlar belli bir zaman dilimi için bu kötü alışkanlarıklarindan vaz geçmeye çalışırlar. Kısa metotlar oluştururlar, kullandıkları isimlere özen gösterirler, belki birim testi bile yazmaya başlarlar, ta ki sürüm zamanı yaklaşıp, günü kurtarmak zorunda kalıncaya kadar. O zaman ne olur? Edinmeye çalıştıkları yeni alışkanları top yekün terk ederek, eski alışkanlıklarına hemen geri dönüverirler, çünkü en hızlı o modda çalışabilirler ya da çalıştıklarını düşünürler. Bu aslinda programcının verdiği bir karar değildir. Daha ziyada beyin otomatik olarak eski şablonları çekmeceden çıkartarak, uygulamaya başlar. Beyin için içinde bulunulan stresli durumdan çıkmanın en kolay yolu mevcut alışkanlıklardan faydalanmaktır, yani işleri otomatiğe bağlamaktır.

Aynı şey Organizasyonel Değişim başlıklı yazımda değindiğim gibi yazılım ekiplerine yeni davranış biçimleri kazandırmak için verilen ugraşılar için de geçerlidir. Yeni bir eğitimden geçmiş bir ekibin, eğitim sonrasında yeni öğrenilen yetilerle yola devam etmesi beklenemez, çünkü ilk fırsatta ekip çalışanları kendi alışkanlıklarına geri dönerler.

Sahip olduğumuz alışkanları bir torbanın içinde toplanmış olarak hayal edelim. Beynimiz herhangi bir işlem gerçekleştirmek istediğinde bu torbaya elini sokup doğru olduğunu düşündüğü alışkanlığımızı seçerek, işletmeye başlayacaktır. Şimdi bu torbayı boşaltıp, yerine yeni alışkanlılar koyduğumuzu farz edelim. Bu durumda yeni alışkanlıklar devreye girecektir, çünkü torbada eski alışkanlıklar bulunmamaktadır. Beyin aslında yeni ya da eski alışkanlıklar arasında ayrım yapmadan, uygun bulduğu ilk alışkanlığı koşturacaktır. Demek oluyor ki torbadaki alışkanlıkları boşaltıp, yerine yeni alışkanlıklar koymamız gerekiyor.

Bize faydası olmayan alışkanlıklardan nasıl kurtulabiliriz yani torbayı nasıl boşaltabiliriz? Yeni alışkanlıklar edinerek. Bilinçli olarak yeni alışkanlık nasıl edinebiliriz? Pratik yaparak. Kod Kata ve Pratik Yapmanın Önemi başlıklı yazımda bu konuyu açıklamaya çalıştım.

Bu arada yazımın başında bahsettiğim Karatay diyetini merak ediyor olabilirsiniz. Bu bir diyet değil, sayın Prof. Doktor Canan Efendigil Karatay hanımefendi tarafından geliştirilmiş bir sağlıklı beslenme metodudur. Diyet olarak da uygulanabilmektedir, lakin ana amacı uzun vadede sağlıklı beslemek ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları edindirmektir. Sağlıklı beslenmek isteyenlere şiddetle tavdiye edilir.


EOF (End Of Fun)
Özcan Acar

Alışkanlıkların Gücü” hakkında 2 yorum

  1. Muhammed

    Özcan Hocam makaleler gerçekten güzel ama sitenin okumayı zorlaştıran bir yapısı var. Sorun temadan mı, yazı tipinden mi, fonttan mı, yoksa direkt benden mi kaynaklanıyor bilmiyorum ama bence böyle bir zorluk var.
    Böyle bir düşüncem önceden de vardı ama şu an Tasarım Şablonları kitabınıza başlayınca iyice farkettim.
    Kitap resmen akarak gidiyor :)

Yorumlar kapalı.