Kendi bindikleri dalı kestiklerini anladıkları için çark etmeye başladılar.

Sadece mevcut bilgi ve tecrübe seviyesini ölçmeye yönelik yazılımcı mülakatları sona erecek.
Artık adaylardan copilot gibi yapay zeka araçları ile sunulan bir fikir için çok hızlı ve çalışır bir protip (MVP) oluşturmaları istenecek. Birkaç saatlik bir zaman diliminde fikirden, çalışan ürüne kadar tüm yazılım yelpazesi ve adayın bu süreçte nelere hakim olduğu kontrol edilecek.
Okumaya devam etYazılımda çevik olmanın tek yöntemi test yazmaktır. Yazılım projelerinin zaman içinde yeniden yapılandırılamayarak telef olmalarının tek sebebi test eksikliğidir.
Okumaya devam et
Yazılımcı olarak bazı gerçeklerle yüzleşmemiz gerekiyor.
Copilotu sadece bir sefer Claude Sonet 4.5 ya da türevleri ile deneyimleyen bir yazılımcı, anti yapay zeka savlarının birçoğunun gerçek dışı olduğunu görecektir. Nedir bu anti yapay zeka savları?
Okumaya devam etIyi bir fikim var baslikli yazim.
Okumaya devam etYeni bir programlama dilini öğrenmek için çok değişik yöntemler olabilir. Burada ben size en kestirme olanından bahsetmek istiyorum. Bu yöntemi kullanarak son bir kaç ay içinde dart, swift ve typescript dillerinde ve android, ios ve flutter ile çok rahat kod yazar hale geldim.
Okumaya devam etBir yazılım ürününün kontrollü ve istenilen nitelikte ortaya çıkabilmesi için gereksinim analizi yapılması gerekmektedir. Gereksinim analizi kısaca müşterinin piyasa koşullarından doğan gereksinimlerinin tespit edilmesidir. Bu analiz müşteri ne ister sorusunun cevabını vermelidir. Aksi taktirde müşterinin ihtiyacı olmayan bir ürün ortaya çıkma riski oluşabilir. Bu yazımda bu tür gereksinim analizlerinin doğru yapılmadığı durumlarda doğabilecek sıkıntılardan bahsetmek istiyorum.
Okumaya devam etSon zamanlarda alışkanlıkların oluşumu, etkileri ve yapıları hakkında bilgi edinme ve uygulama fırsatım oldu. Bir yazılımcı olarak insan vücudunu donanım, kişiliğini oluşturan tüm davranış biçimlerini ve diğer yetilerini yazılım olarak gördüğüm için alışkanlıkları da bu pencereden incelediğim bu yazıyı kaleme almaya çalıştım.
Artık git ile çalışmayan kalmadı sanırım. Bilindiği üzere gitflow isminde bir çalışma modeli var. Bu modelde uzun ömürlü feature branchlar ve ihtiva ettikleri daha geniş kapsamlı commitler ile çalışılmakta. Bu yazımda sizlerle bu modelin dejavantajları ve sebep olduğu sorunlar ve zorunlulukklar hakkındaki fikirlerimi paylaşmak istiyorum.
Çevik süreçlerin tam olarak ne olduğunu kavramamış, çevik süreçler ile bir proje uygulamamış, scrum yaparak çevik olduğunu ve çevik süreçlerin bir işe yaramadığını zanneden şahısların “agile is dead” naralarını unutmadık. Ben de çevik süreçler öldü diyorum, lakin ekliyorum: “yaşasın çevik süreçler”. Çevik süreçlerin yıldızlarının bundan sonra nasıl parlayacaklarını ve tam anlamıyla yazılım geliştirme süreçlerine hakim olacaklarını kendi yazılımcı perspektifimden sizinle paylaşmaya çalışacağım.
Yazılımda bilginin yarı ömrü ne yazık ki altı ayın altına düşmüş durumda. Yazılımcılar eskiye nazaran daha çok bilgi edinmek zorundalar. Bunda yazılımda soyutlamanın hızlanmasının büyük bir rolü mevcut. Soyutlama ve geldiğimiz noktayı bu yazımda kaleme almaya çalışmıştım.
Soyutlama işlemi bilginin evrimi için gerekli bir süreç. Evrimin olmadığı yerde gelişme olmaz. Evrim süreci bilginin geçerliliğini ispat etmekle mükellefken, soyutlama süreci de bilginin kullanıldığı anlamına gelmekte. İnsanlık var olduğu sürece, bu ilişki bilginin bir balon gibi şişip, sonsuzluğa doğru büyüyeceği anlamına geliyor, çünkü insanoğlu doğası gereği soyutlamadan yapamaz. Bu yüzden soyutlama işlemini bilgisel evrimin akaryakıtı olarak görebiliriz. Okumaya devam et
Yazılım neden vardır sorusu sorulduğunda, benim aklıma gelen ve benim için en anlamlı cevap yazılımın müşterinin gereksinimlerini tatmin etmek için var olduğudur. Müşteri piyasa ihtiyaçlarından doğan gereksinimlerini tatmin etmek ya da piyasa rekabetinde avantaj sağlamak için yazılıma yönelir. Yazılım müşterinin piyasa şartlarında ayakta kalkmak için kullanacağı en kıymetli araç haline gelebilir. Sektörüne göre yazılım olmadan bir firmanın piyasa işlevini yerine getiremediğini, rakiplerine yenik düştüğünü ve yök olduğunu ya da yetersiz yazılım yüzünden yok olma riski ile karşılaştığına tanık olmak mümkündür.
Bilindiği üzere bilginin yarı ömrü yazılım sektörü için altı aylık bir zamanın bile altına düşmüş durumda. Teknolojiler ve trendler çok hızlı gelişiyor ve birçoğu yine bu hızda kayboluyor. Bu yazımda son zamanlarda yaşanan gelişmelere ve değişimlere değinmek istiyorum.
Buradaki yazımda teknik borcun ne olduğunu, nasıl oluştuğunu ve nasıl ödenebileceği konusuna değinmiştim. Teknik borç kodu doğrudan ilgilendiren ve projenin sürdürülebilirliğini etkileyen bir durumdur. Bu yazımda teknik borç kadar dikkat görmeyen, lakin yazılım projesinin kaderini teknik borçlanmaya nazaran daha belirleyici olan alan borçlanmasından bahsetmek istiyorum.
Kodu debug yapma tekniği her yazılımcının hata bulmak ve kodu anlamak için kullandığı bir yöntemdir. Lakin bu tekniğin kullanımı yazılımın en kötü alışkanlıklarından birisidir. Bunun neden böyle olduğunu bu yazımda sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yazıma başlamadan önce şunu belirtmek isterim. Bir yazılımcı olarak debug etme tekniğini gerekli gördüğümde kullanıyorum. Bu blog yazımın kesinlikle “debug etmek yanlıştır, kullanılmamalıdır” şeklinde algılanmasını istemem. Gerekli olduğu yerde debug etme tekniğinin kullanımı mübahtır. Yazımda debug yapma termini hata bulma ve kodu anlama süreci için eş anlamlı kullandım.
Bu konuda kısa bir zaman önce bir tweet yazdım:
Debug yapiyorsan, kodu anlamadin demektir. Debug yaparken kodu anlamiyorsan, nasil debug yapilir, onu anlamadin demektir.Debug yaparken kodu anladigini dusunuyorsan, aslinda debuga ihtiyacin olmadigini anladin demektir. Debug etmek kodun mental bir modelinin eksikligine isarettir
— Özcan Acar (@oezcanacar) 16. März 2018
Bir yazılım sisteminde karmaşaya, bağımlılıklara ve kodun bakım ve geliştirilmesi sürecine hakim olabilmenin bir yolu da komponent ya da modül bazlı yazılım yapmaktan geçmektedir. İdeal şartlarda bir modül tek bir görevi yerine getirir ve tek sorumluluk prensibi göz önünde bulundurularak implemente edilmiştir. Modül iç dünyasını gizli tutar ve kullanımını modül API (application programming interface) olarak isimlendirilen tanımlı giriş, çıkış kanalları ya da başka bir deyişle kullanım arayüzü aracılığı ile sağlar. Kullanım arayüzleri modülün hangi işlemleri gerçekleştirdiğini soyut olarak tanımlarken, bu işlemlerin nasıl gerçekleştirildikleri modül içinde yer alan implementasyonlarda yer almaktadırlar. Kısaca bir modül kullanıcısı için bir kara kutudur. Bu şekilde kullanıcısını etkilemeden, iç implementasyonu değiştirmek mümkündür, çünkü kullanıcı iç implementasyona değil, kullanıcı arayüzüne bağımlıdır. Kullanıcı arayüzleri sahip oldukları yapıyı koruyabildikleri sürece, modül üzerinde yapılan değişiklikler kullanıcıyı etkilemez. Bu şekilde tanımlı kullanıcı arayüzleri aracılığıyla esnek olarak birbirine bağlı olan uygulama parçaları geliştirmek ve bu parçalar üzerinde uygulamanın genelini etkilemeden gerekli değişiklikleri yapmak mümkündür.
Birçok okurumdan bu ve buna benzer sorular aldığım için bu konuyu aydınlatmak adına bu yazıyı kaleme almak istedim.
Bilindiği üzere yazılım sektörü çok hızlı teknolojik gelişmelere sahne olmakta. Kullanıma sunulan yeni programlama dilleri, çatı ve yöntemlerin sayısı çok yüksek. Doğal olarak yazılımcılar işin neresinden tutmalıyım ya da başlamalıyım, hangi konulara ağırlık vermeliyim, neleri öğrenmeliyim gibi sorularla karşılaşmaktalar. Bu yazımda bu tür sorulara kendim için nasıl cevap bulduğumu aktarmak istiyorum. Vermek istediğim örnek bir nevi öğrenim ve kişisel gelişim konusundaki benim yol haritam.
Programcılığın çok büyük bir bölümünü basmakalıp işler oluşturur. Bu zamanla programcının belli kalıpların dışına çıkmasını zor hale getiren bir durumdur. Belli kalıplar çerçevesinde düşünmeye başlamak, yaratıcı ve çözüm üretici olmanın önündeki en büyük engeldir. Bu kalıpları yıkmanın ya da en azından onların görüşü engellemeyecek şekilde aşılabilmelerinin tek yolu programcılık harici iş ve projelere zaman ayırmaktan geçmektedir.
Programcılık gibi bilgi güdümlü mesleklerin bir dejavantajı bulunmakta. Bu tür meslekler sadece bilgiyi taşıyanı yanlarında geleceğe taşırlar. Bilgi de öyle bir kitap karıştırma ile edinilecek bir şey değildir. Çoğu bilgi daha önce edinilmiş bilgiyi temel alır. Yani bilgilenme süreci yıllarca süren ve sağlam bilgisel temellere ihtiyaç duyan bir yapıdır.